24 Ocak 2016 Pazar

TANZİMAT I. DÖNEM (1860 - 1876)

 Sanat toplum içindir anlayışı vardır.

 Dilde sadeleşmeyi benimsemişlerdir. (Bunda pek başarılı olunamamıştır.)

 Daha çok Fransız edebiyatını örnek almışlardır.

 Divan edebiyatına karşı çıkmışlardır.

 Parça güzelliği yerine bütün güzelliğine önem vermişlerdir.

 Sanatçıların çoğunluğu devlet adamıdır.

 Sosyal konular daha çok işlenmiştir.

 Şiirin konusu genişletilmiştir.

 Hak,hukuk,adalet,vatan,millet gibi konular daha çok işlenmiştir.

 Batı edebiyatından makale,deneme,eleştiri gibi konular alınmış ve Türk edebiyatında ilk defa kullanılmıştır.

 Yapıtlarda içeriğe önem vermişlerdir.

 Noktalama işareti ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.

 Edebiyatı düşüncelerini yaymak ve halkı eğitmek için araç olarak kullanmışlardır.

 Romanlar teknik bakımından zayıftır.

 İlk başlarda daha çok Klasisizm akımının etkisi varken daha sonra Romantizm akımı  etkili olmuştur.

 Gazetecilik bu dönemde önem kazanmıştır.

                      Tanzimat Birinci Dönem Şiiri
   Biçim açısından eski Divan edebiyatı nazım biçimleri kullanılmıştır.

  İçerik açısından Türk edebiyatında ilk defa hak,hukuk ,adalet gibi konular işlenmiştir.

  Ölçü olarak Aruz ölçüsü kullanılmış bunun yanında az da olsa hece ölçüsü kullanılmıştır.

  Divan edebiyatından farklı olarak parça güzelliği yerine bütün güzelliğine önem vermişlerdir.

  Şiirlerde Klasisizm akımının daha çok ise Romantizm akımının etkisi görülür.


           Tanzimat Birinci Dönemde Roman ve Hikaye

 Romanı halkı eğitmek istemeleri ve edebiyatımızda ilk olması açısından teknik bakımdan zayıftır.

 Romanlarda tesadüflere yer vermeleri uzun betimlemeler kurmaları teknik açıdan zayıflatmıştır.

 Daha çok yanlış batılılaşma işlenmiştir.

 Roman kahramanları tek yönlüdür.İyiler hep iyi kötüler hep kötüdür.

  Yazar romanın akışını durdurarak fikirlerini açıklar.Kişiliğini gizlemez.

  Romantizm akımının etkisi vardır.

  Konular günlük yaşamdan ve tarihten alınmıştır.

  Olaylar İstanbul’da geçer.

  Hikayelerde teknik bakımından zayıftır.

  Hikayelerde de romandaki konular ve zayıflıkların aynısı görülür.

  İlk öykü kitabı Letafet-i  Rivayat’tır.
     (A.Mithat Efendi)

            Tanzimat Birinci Dönemde Tiyatro

  Tanzimat’a kadar tiyatronun yerini Geleneksel Türk tiyatrosu alıyordu.(karagöz,meddah,orta oyunu köy seyirlik oyunu)

 Tiyatrolarda hala geleneksel tiyatro anlayışının devam ettiği görülmektedir.

  İlk yerli tiyatromuz Şinasi’nin yazdığı Şair evlenmesidir.Tek perdelik komedi tarzda bir tiyatrodur.

  İlk sahnelenen tiyatromuz ise Namık Kemalin Vatan Yahut Silistre’dir.Vatan aşkını işler.

  Ahmet Vefik Paşa Moliere’den birçok çeviri yapmıştır.


            Tanzimat Birinci Dönemde Makale

  Edebiyatımızda ilk makaleyi Şinasi Tercüman-ı Ahval Mukaddimesidir.Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlamıştır.


           Tanzimat Birinci Dönemde Eleştiri

  Namık Kemal ve Ziya Paşa arasında eski yeni çatışmasıyla başlamıştır.

  Ziya Paşanın Harabat adlı eserine karşı Namık Kemal Tahrib-i Harabatı yazarak onu 

eleştirmiştir.

  Ziya Paşa eski edebiyatı (Divan Edebiyatını)savunmuş Namık kemal de bunu eleştirmiştir.Yeni edebiyatı savunmuştur.

           Tanzimat Birinci Dönemde Gazete
  
  Bu dönemde gazetecilik çok önem kazanmıştır.

  Halkı eğitmede kullanılmış halkın okuması bilgilenmesi ve gündelik olaylardan haberdar olması sağlanmıştır.

  Bu dönemde dört gazete önemlidir.

Takvim-i Vakayi1831 yılında çıkmış resmi gazetedir.

Ceride-i Havadis:1840 yılında çıkmış ilk yarı resmi gazetedir.

Tercüman-ı Ahval: 1860 çıkan ilk özel gazetedir.Şinasi ve Agah efendi çıkarmıştır.
 1862 de Şinasi çıkarmıştır.

     Tanzimat Birinci Dönem Sanatçıları

 İbrahim Şinasi


 Namık Kemal

 Ziya Paşa


 Ahmet Mithat Efendi

 Ahmet Vefik Paşa      

İBRAHİM ŞİNASİ (1826 - 1871)

İbrahim Şinasi
İbrahim Şinasi,İstanbul’da doğan Türk gazeteci, şair, tiyatro yazarı ve düşünürdür. Bu çok yönlü sanatçımız, parça parça gelen ve hedefleri sınırlı olan yenilikleri belirli bir yönde toplayarak hamleye en muhtaç olduğumuz şekilde topluma döndürmüştür.
19. yüzyılda Türk edebiyatını etkileyen ve yönlendiren yazarlar arasında yer alan Şinasi Osmanlı toplumunun çağdaş uygarlığı yakalayarak gelişebileceğini, bununsa Batı örnek alınarak gerçekleşebileceğini savunan, Batılılaşma hareketinin öncülerinden biridir. Gazetelerde yazdığı makalelerle, Fransızcadan yaptığı şiir çevirileriyle, edebî ve toplumsal eleştirileriyle, yazdığı tiyatro yapıtlarıyla ve kullandığı yalın, halkın anlayabileceği arı dille edebiyatta Batılılaşmanın ilk adımlarını atmıştır.
Hayatı
İbrahim Şinasi, 5 Ağustos 1826’da İstanbul’da doğdu. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmet Ağa, 1829’da Osmanlı-Rus Savaşı sırasında vurularak şehit olunca, annesi onu yakınlarının desteğiyle büyüttü. Şinasi, ilköğretimini Mahalle Sıbyan Mektebi’nde ve Fevziye Okulu’nda tamamladıktan sonra Tophane Müşiriyeti Mektubî Kalemi’ne kâtip adayı olarak girdi. Burada görevli memurlardan İbrahim Efendi’den Arapça ve Farsça öğrendi. Aynı kalemde görevli eski adı Chateauneuf olan Reşat Bey’den Fransızca dersi aldı. Bu görevindeki çalışkanlığı ve başarısı nedeniyle, önce memurluk sonra hulefalık derecesine yükseltildi. 1849’da bilgisini artırması için devlet tarafından Paris’e gönderildi. Burada edebiyat ve dil konularındaki çalışmalarını sürdürdü. Oryantalist De Sacy Ailesi ile dostluk kurdu. Ernest Renan’la tanıştı, Lamartine’in toplantılarını izledi. Oryantalist Pavet de Courteille’e çalışmalarında yardım etti. Dilbilimci Littre ile tanıştı. 1851’de Societe Asiatique’e üye seçildi. Bu yaşamında edindiği izlenimler onun edebî ve düşünce yaşantısını da şekillendirmiştir.
1854’te Paris dönüşünde bir süre Tophane Kalemi’nde çalıştı. Daha sonra Meclis-i Maarif Üyeliği’ne atandı. Encümen-i Daniş’te (ilimler akademisi) görev yaptı. Onu koruyan ve himaye eden Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın görevinden ayrılması üzerine üyelikten çıkarıldı. Reşit Paşa, 1857’de yeniden sadrazam olunca, Şinasi de eski görevine döndü.
1860’ta Agâh Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahvâl gazetesini çıkardı. Devlet işlerini eleştirmesi ve Sultan Abdülaziz’e karşı girişilen eylemin düzenleyicilerinin yanında yer alması nedeniyle 1863’te Meclis-i Maarif’teki görevine son verildi. Gazeteyi Namık Kemal’e bırakarak, 1865’te Fransa’ya gitti. Orada sözlük çalışmalarına yöneldi.
Societe Asiatique Üyeliği’nden ayrıldı… 1867’de İstanbul’a döndü. Kısa bir süre sonra yeniden Paris’e gitti. Burada kaldığı iki yıla yakın sürede, Fransa Milli Kütüphanesi’nde araştırmalar yaptı. 1869’da İstanbul’a dönünce bir matbaa açtı ve eserlerinin basımıyla uğraşmaya başladı. Kısa bir süre sonra da 13 Eylül 1871’de beyin tümöründen öldü.
Şinasi, Batı, özellikle de Fransız kültürü etkisinde eserler verdi. Ülkenin, Batı örnek alınarak eğitim alanında uygulanacak radikal yöntemlerle gelişebileceğini savundu. Batı hatta Fransız aktarmacılığını tek çözüm gördü. Bu amaçla yazarlığında çok yönlü bir çaba içine girdi. Gazete çıkardı, makale, şiir ve oyun yazdı, sözlük çalışmaları yaptı. Tanzimat’la başlayan Batılılaşma hareketinin öncülerinden biri olarak dil, edebiyat ve düşünce hayatının değişmesinde etkili oldu.
Düz yazılarında sade bir dil kullanmıştır. Dildeki yalınlaşma çabasını, edebiyat ve tiyatro alanlarındaki eserleriyle desteklemiştir. Batı şiirini tanıtma, yeni şiir biçimlerini edebiyata getirme amacıyla Fransız klasik şairlerinden tercümeler yapmıştır.
Edebî Yaşamı
Şinasi, Fransız şairlerinden manzum olarak yaptığı ilk ve basit tercümeleri, 1858’de Tercüme-i Manzume adıyla yayımladı. Bunlar, Batı şiiri hakkında Türk okuyucusuna ilk bilgiyi veren çok küçük denemelerdi. Şinasi, bu denemelerden önce şekil bakımından değilse de anlayış bakımından Divan şiirinden tamamıyla farklı denemeler yapmıştı. Sanatçı, daha sonraları birçok türde eser vererek kendisinden sonra gelecek olan genç sanatçılara da örnek olmayı amaçlamıştır. Şinasi her şeyden önce ilklerin sanatçısıdır. İlk tiyatro, ilk şiir çevirisi, ilk özel gazete onun eseridir. Edebiyatımızda ilk defa noktalama işaretlerini kullanan da odur.
Kısaca özetleyecek olursak;
  • Batı etkisindeki Türk edebiyatı ve Tanzimat Edebiyatının kurucularındandır.
  • Batı edebiyatı yolunda eser veren ilk Türk sanatçısı ve Tanzimat Edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür.
  • Klasisizm akımından etkilenmiştir.
  • Ethem Pertev ile ilk şiir çevirilerini yapmışlardır.
  • Türk şiirini söz oyunlarından kurtararak şiire konuşma dilini getirmiştir.
  • Şiirde divan edebiyatı nazım biçimlerini kullansa da nazım biçimlerinde bazı değişiklikler yapmıştır.
  • Genellikle “didaktik” şiirler yazmıştır.
  • Şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
  • Şiirde konu birliğine ve bütün güzelliğine önem vermiştir.
  • Şiirin konusunu genişletmiştir. Akıl, medeniyet, hak, adalet, kanun gibi kavramları şiirde kullanan ilk şairdir.
  • Gazete ve edebiyatı halkı eğitmede bir araç olarak görmüştür.
  • Divan edebiyatı nesrini yıkmış, nesri (düz yazı) düşünceleri yaymada bir araç olarak görmüştür.
  • Divan nesrinin uzun cümlelerini kısaltmış, mazmunların ve söz sanatlarının yerine düşünceyi getirmiştir.
  • Düşüncelerini yalın ve açık bir anlatımla söylemeye, konuşma dilini yazı dili haline getirmeye çalışmıştır.
  • Agâh Efendi ile birlikte 1860’ta ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmıştır. Türk basınının ilk başyazarı sayılır.
  • Türk edebiyatında ilk makale örneği olan Mukaddime-i Tercüman-ı Ahval’i bu gazetenin ön sözü olarak yayımlamıştır.
  • 1862’de tek başına Tasvir-i Efkâr adlı gazeteyi çıkarmıştır.
  • NOT: Şinasi, roman ve öykü alanında eser yazmamıştır.
Şinasi’nin Türk Edebiyatına Getirdiği Yenilikler:
  • Batılı anlamda ilk tiyatro eseri olan Şair Evlenmesi’ni yazdı.
  • Noktalama işaretlerini kullanan ilk yazardır.
  • Batılı anlamda ilk fabl örneklerini yazmıştır.
  • İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmıştır.
  • İlk makale olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi’ni yazmıştır.
  • Atasözleri üzerine ilk incelemeyi yapmıştır.
  • Şiire hak, adalet, eşitlik ve kanun gibi yeni kavramlar getirmiştir.
  • Şiire ve şiir kitabına isim veren ilk sanatçıdır.
Eserleri
  • Tercüme-i Manzume (Çeviri şiirler)
  • Şair Evlenmesi (Bir perdelik komedi, 1860. Türk edebiyatında yazılan ilk tiyatro eseridir, fakat oynanmamıştır.)
  • Müntehebat-ı Eş’ar (Şiirler)
  • Durub-ı Emsal-i Osmaniye (Atasözleri)
  • Müntehebat-ı Tasvir-i Efkar (Seçme makaleler, 2 cilt)
  • Tercümân-ı Ahvâl Mukaddimesi (Tanzimat edebiyatındaki ilk makale)
İbrahim Şinasi Eser Özetleri
Şair Evlenmesi: Edebiyatımızda ilk tiyatrodur. Tek perdelik bir komedya olan bu yapıtta yazar, görücü usulüyle evlenmeyi eleştirir. Bir töre komedyası özelliği taşıyan yapıt, görücü usulüyle evliliğin sakıncalarını anlatmaktadır. Batılı tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle pek sevilmeyen, eğitimli olmasına rağmen saf bir yapıya sahip olan Şair Müştak Bey, sevdiği Kumru Hanım’la kılavuz ve yenge hanımlar aracılığıyla evlenmiştir. Nikâh sonrasında kendisiyle evlendirilen kişinin Kumru Hanım’ın çirkin ve yaşlı ablası Sakine Hanım olduğunu görünce önce bayılır, sonra itiraz eder. Mahallelinin de işe karışmasıyla başına gelenleri kabul etme mecburiyetinde olan Müştak Bey’in imdadına arkadaşı Hikmet Bey yetişir. Hikmet Bey’in mahalle imamına verdiği rüşvetle olay çözülür, yapılan hile sonuçsuz kalır.
Durub-u Emsal-i Osmaniye: Halk edebiyatına yönelik bir çalışma olan bu yapıtta atasözlerini toplamıştır. Türk edebiyatında atasözleri üzerine ve folklor ile ilgili ilk çalışmadır.
Müntebahat-ı Eş’ar: Şiirlerinden yaptığı seçmeler bu yapıtında yer alır.
Tercüme-i Manzume: Fransızcadan manzum olarak Türkçeye çevirdiği bazı şiirleri, asıllarıyla birlikte bu yapıtta toplamıştır. La Fontaine’den ve Lamartine’den çeviri şiirler yer alır.
Müntehabat-ı Tasvir-i Efkâr: Ebuzziya Tevfik tarafından düzenlenen seçme makaleleri yer alır.
Şinasi’den Nükteler
Talihsiz Hırsız
Kendisinin çok iyi bir şair olduğunu zanneden biri, Şinasi’nin yanına sık sık geliyor ve etrafına da hava atıyormuş. Bir gün Şinasi’ye:
– “Sormayın efendim başıma gelenleri. Şiirlerimi size takdim etmek için topladığım altın yaldızlı defterimi çalmışlar!” diyerek üzüntüsünü beyan etmiş.
Şinasi’nin cevabı espiriliymiş.
– Vah vah çok acıdım. Zavallı hırsız ne talihsiz adammış.
 
Beyni Kabına Sığmıyor

Şinasi’nin ömrünün sonlarına doğru başında bir ur belirmeye başlar. Bir ara dinlenmesi için Çamlıca’da bir konağa yerleştirilirse de burada fazla duramaz ve işinin başına döner. Bu arada başındaki ur da gittikçe büyümektedir. O yine aldırış etmez ve işi alaya vurur:
– Anlaşılan beynim kabına sığmıyor da dışarı fırlamak istiyor.




http://www.edebiyatogretmeni.org/ibrahim-sinasi/
https://www.youtube.com/watch?v=Q43dMFw9luI

NAMIK KEMAL (1840 - 1888)



21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğmuştur. Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü Türk yazar ve şairdir. Asıl adı Mehmet Kemal’dir, Namık adını Şair Eşref Paşa vermiştir. Çocukluğu babasının işinden dolayı Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde geçen Namık Kemal bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında İstanbul’a babasının yanına döndü.
 1863’te Babıâli Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Bu görev sırasında dönemin önemli düşünür  ve sanatçılarıyla tanışma olanağı bularak fikir dünyasını oluşturdu. 1865’te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın nedeniyle 1867’de kapatıldı.
Namık Kemal, İstanbul’dan uzak olması için Erzurum’a vali yardımcısı olarak atandı. Bu göreve gitmeyi erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek Mustafa Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı “Muhbir” gazetesinde yazmaya başladı. 1868’de gene Fazıl Paşa’nın desteğiyle “Hürriyet” gazetesini çıkardı. 1870’te İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872’de “İbret” gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete 4 ay kapatıldı. İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı “Vatan Yahut Silistre” oyunu, 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendi. Oyunu izleyenler galeyana gelip olay çıkardı. Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi.
Edebî Yaşamı
Şiire küçük yaşta başlayan Namık Kemal’in şiirlerinde, Şinasi’yle tanışıncaya kadar, tasavvufun ve eski edebiyatın etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi Divan şairlerden etkilenmiştir. Namık Kemal, Şinasi’yle tanıştıktan ve Avrupa’ya gittikten sonra artık Yeni edebiyatı benimsemiş, şekil olarak eskiye bağlı olsa da içerik olarak yepyeni bir şiir anlayışına sahip olmuştur. Türk şiirini Divan şiirinin etkisinden kurtarmaya çalışan sanatçı, “Vatan Şairi” diye de isimlendirildi. Sanatçının bir diğer ilgi alanı ise tiyatrodur. Bu türe özel bir önem vermiş ve altı oyun yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistre, Avrupa’da da ilgi uyandırdı ve beş dile çevrildi.
İlk romanı “İntibah” 1876’da yayımladı. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah, Türk edebiyatındaki ilk edebî romandır. Sanatçının roman alanında bir diğer eseri ise edebiyatımızdaki ilk tarihi roman olan Cezmi’dir. Romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye’ye ilk getiren kişilerden biri oldu. En önemli eleştiri eserleri, Ziya Paşa’nın Harabat eserine yazdığı Tahrib-i Harabat ile Takip’tir. Gazeteci, olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yeri vardır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazıları yayınlanmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı makaleleri de vardır.
Kısaca özetleyecek olursak;
  • Tanzimat Edebiyatının en coşkulu şairi olan Namık Kemal, Türk edebiyatında vatan şairi olarak bilinir.
  • Hürriyet kavramını şiirde ilk kez kullanan şairdir.
  • Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Gazel, kaside, murabba gibi eski nazım biçimleriyle yeni kavram ve konuları işlemiştir. “Kanun, vatan, hürriyet, adalet, hak, hukuk” gibi konuları işlemiştir.
  • Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Tiyatrolarında geçen bazı şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
  • Şiiri, düşüncelerini aktarmak için bir araç olarak kullanmıştır. Şiirde sosyal konulara ağırlık vermiştir.
  • Şinasi’yle tanışıncaya kadar tümüyle divan şiiri çizgisinde yazmıştır. Şinasi’yle tanıştıktan sonra divan şiirinden uzaklaşarak Batı şiiri çizgisine yaklaşmıştır.
  • Şiirinde üç farklı dönem vardır:
  • a. İlk dönem şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Gazelleri)
  • b. Daha sonraki şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Hürriyet Kasidesi)
  • c. Son dönem şiirleri biçim ve konu (öz) bakımından da yenidir. (Vaveyla)
  • Divan şiirini, abartılı bir biçimde eleştirmiştir, kocakarı masallarına benzetmiştir.
  • Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
  • Romanları teknik açıdan kusurludur. Araya girip bilgi vermiştir.
  • Düz yazılarında (nesirlerinde) sanatkârane (edebi) bir üslup kullanmıştır.
  • “Sanat toplum içindir” anlayışını benimsemiştir.
  • Yazıda konuşma dilinin kullanılmasından yana olmuş ve özellikle tiyatrolarını sade bir dille yazmıştır.
  • Tiyatroyu halk eğitiminde bir araç olarak görmüştür.
  • Tiyatro yapıtlarının konularını günlük hayattan veya tarihten almıştır.
  • Ona göre “Tiyatro bir eğlencedir ve eğlencelerin en faydalısıdır.”
  • Tiyatrolarının tümü dramdır.
  • Vatan yahut Silistre isimli oyunu sahnelendikten sonra Mağusa’ya sürülmüştür.
  • Türk edebiyatındaki yerini, düz yazı alanında; özellikle roman, tiyatro, makale, biyografi, eleştiri, tarih türünde yazdığı yapıtlar belirlemiştir.
  • Gazetecilik yönü de vardır, Ziya Paşa ile birlikte Hürriyet gazetesini çıkarmıştır.
  • Sosyal ve siyasi konularda hicivler de yazmıştır.
  • Encümen-i Şuara topluluğunda yer almıştır. Osmanlıcılık düşüncesini benimsemiştir.
  • “Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir” makalesinde dil ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur.
  • Renan Müdafaanamesini Fransız tarihçi Ernest Renan’ın “İslamiyet, ilerlemeye engeldir.” düşüncesini çürütmek için yazmıştır.
Eserleri
  • Tiyatroları: Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Celaleddin Harzemşah, Kara Bela, Gülnihal
  • Romanları: İntibah, Cezmi
  • Eleştirileri: Tahrib-i Harâbât, Takip, Renan Müdafaanamesi, İrfan Paşa’ya Mektup, Mukaddeme-i Celal
  • Tarih Kitapları: Devr-i İstila, Barika-i Zafer, Evrak-ı Perişan, Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi, Büyük İslam Tarihi
  • Şiir: Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vatan Mersiyesi, Vaveyla (Çığlık)
Namık Kemal Eser Özetleri
İntibah: Edebiyatımızda ilk edebi romandır. Eserin ilk adı Son Pişmanlık, sonraki adı Sergüzeşt-i Ali Bey’dir. Zengin bir ailenin çocuğu olan Ali Bey, yirmili yaşlarda iyi bir eğitim ve öğrenim görmüş bir gençtir. Bir gün Çamlıca’da dolaşırken Mahpeyker adında çok güzel bir kadınla tanışır. Oysa kadının kirli bir geçmişi vardır. Durumun farkına varan Ali Beyin annesi, oğlunu korumak için Dilaşup adlı bir cariye alır. Terk edileceğini anlayan Mahpeyker, Dilaşup’a iftira atar, Ali Bey’i öldürtmek için batakhaneye getirir. Orada bulunan Dilaşup, Ali Bey’i ölümden kurtarır; ama kendisi ölür. Ali Bey de Mahpeyker’i öldürür. Daha sonra kendisi de vicdan azabından hapiste ölür.
Cezmi: Edebiyatımızda ilk tarihi romandır. XVII. yüzyılda yaşamış şair ve kahraman Sipahi Cezmi, İran’la yapılan bir savaşa katılır. Orada Kırım şehzadesi Adil Giray’la arkadaş olur. Adil Giray bir baskında yakalanır. Şah’ın karısı Şehriyar, Adil Giray’a âşık olur. Adil Giray ise şahın kız kardeşi Perihan’a âşık olmuştur. Şehriyar’ın bir oyunu sonunda Adil Giray ve Perihan ölür, Cezmi ise yaralanır.
Vatan yahut Silistre: Türk edebiyatında sahnelenen ilk tiyatro yapıtıdır. Dört perdelik bir dramdır. 1853-1856 yıllarını kapsayan Osmanlı-Rus savaşlarını anlatır. İslam Bey, gönüllü olarak orduya gideceği için uzaktan sevdiği Zekiye ile vedalaşmak üzere onun odasına girer. Zekiye’ye kendisi hakkında beslediği sevgiyi anlatır. Zekiye de ona karşı kayıtsız olmadığı gibi İslam Beyin arkasından erkek elbisesi giyerek gönüllüler takımına karışır, Silistre’ye kadar gider. Silistre’de kuşatma altında kalırlar. Bu arada İslam Bey yaralanır. Yaralı olduğu halde İslam Bey, yanında Abdullah Çavuş ve Zekiye ile düşman cephanesini ateşlemek üzere giderler. Dönüşlerinde düşmanın, kuşatmayı kaldırıp çekilmiş olduklarını görürler. İslam ve Zekiye’nin düğünleri, kazanılan savaşın mutluluğuyla birlikte yapılır.
Celâleddin Harzemşah: On beş perdelik bir dramdır. Okunmak için yazılmıştır. Harzemşah Devleti’nin son hükümdarı Celalettin Harzemşah’ın kahramanlıkları ve yaşamı anlatılır. “İslam düşüncesi” savunulur. Yapıtta Victor Hugo’nun Cromwell adlı yapıtının özellikleri yer alır. Namık Kemal, altmış dokuz sayfadan oluşan bu yapıtının ön sözünde tiyatro, roman, şiir türüyle ilgili görüşlerini açıklamıştır.
Akif Bey: Beş perdeden oluşan bu yapıtta, oldukça yiğit bir kocaya’ ihanet eden kadının aile ve toplumdaki yankıları anlatılır. Bir “aile dramı” anlatılmıştır. Bir deniz subayı olan Akif, Dilruba adında ahlak yönü zayıf bir kadınla evlenir. Dilruba kocasının Sinop muharebesinde öldüğünü yalancı tanıklarla kanıtlar ve başka biriyle evlenir. Durumu öğrenen Akif, kadını hemen boşar. Öç almak amacıyla kadının evine gider ve Dilruba’nın yeni kocasıyla çatışır. İkisi de ölür. Akif’in babası da Dilruba’yı öldürür.
Zavallı Çocuk: Namık Kemal’in ilk tiyatro eseridir. Aile zoruyla, görücü usulüyle evlendirilen genç bir kızın trajik yaşamı anlatılır. Oyunda Victor Hugo’nun Hernani piyesinin etkisi vardır.
Not: Recaizade Mahmut Ekrem’in Vuslat, Abdülhak Hamit Tarhan’ın İçli Kız adlı tiyatroları bu oyundan etkilenilerek yazılmıştır.
Kara Bela: Beş perdelik bir dramdır. Babürlerin harem ağalarının entrikaları ile Hint padişahının kızı ve vezirin oğlunun aşkı anlatılır. “Raz-ı Dil” adıyla da bilinir. Beş perdelik bir dramdır. Zulüm ve haksızlığa karşı koyma düşüncesi anlatılır. Zalim bir sancak beyi olan Kaplan Paşa’nın halka çektirdiği eziyetler ve halkın Kaplan Paşa’ya karşı direnişi anlatılır.
Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir: Bu makalesinde dil ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur.
Tahrib-i Harabat: Edebiyatımızdaki ilk eleştiridir. Yazar, bu eserinde Ziya Paşa’yı eleştirmektedir. Ziya Paşa, 1868’de Hürriyet’te yayımladığı ünlü “Şiir ve İnşa” makalesinde, Türk edebiyatının çağdaş bir düzeye erişmesini, gerçek Türk edebiyatı olan halk edebiyatının bu yenileşmede temel alınması gerektiğini savunmuştur. 1874’te çıkardığı Hârâbat adlı divan şiiri antolojisinin ön sözünde ise halk edebiyatını küçümseyerek divan edebiyatını övdüğü görülür. Onun bu çelişkili tutumu yeni bir Türk edebiyatı oluşturmak için birlikte yola çıktıkları Namık Kemal’in tepkisini çeker. Namık Kemal de Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşılık Tahrib-i Harabat’ı yazar.
Takip: Ziya Paşa’nın Harabat adlı divan şiiri antolojisinin II. cildine karşılık yazılmıştır.
Renan Müdafaanamesi: Fransız tarihçi Ernest Renan’ın “İslamiyet, ilerlemeye engeldir.” düşüncesini çürütmek için yazmıştır.


ZİYA PAŞA (1825 - 1880)

Ziya Paşa

1825’te İstanbul’da doğdu. Beyazıt Lisesi’ni bitirdi. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi. Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi’nde çalıştı. 1855’te Mustafa Reşit Paşa aracılığıyla sarayda Mabeyin Kâtipliği’ne atandı. Bu sırada Fransızca öğrendi. Ali Paşa sadrazam olunca saraydan uzaklaştırıldı. 1867’de Namık Kemal ile birlikte Londra’ya kaçtı. Birlikte Yeni Osmanlılar’ın yayın organı olan Hürriyet gazetesini yayınladılar. 1871’de İstanbul’a döndü. 1877’de vezir rütbesiyle önce Suriye Valiliği’ne ardından Adana Valiliği’ne atandı. 17 Mayıs 1880’de Adana’da yaşamını yitirdi.

 Edebî Yaşamı
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi’yle birlikte, Tanzimat’la başlayan “Batılılaşma” hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Ziya Paşa Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istemiş, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savunmuştur. Fransız İhtilali’nin getirdiği düşüncelerden etkilenmiş ve şiirlerinde Divan şiir biçimleriyle hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işlemiştir.
Ziya Paşa, yenilikçi düşüncelere sahip olsa da Divan şiir geleneğinden kopamaz ve şiirlerinde aruz ölçüsüyle ve ağır bir dille yazar. Ziya Paşa “Terci-i Bend” ve “Terkib-i Bend” isimli iki şiirinde ise insanın yazgısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı’nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. Şiirlerindeki öğretici bir hava vardır. Sanatçı her ne kadar Yeni edebiyatı benimsese de dönem dönem ikiliklere düşer. Bu durumu iki eserinde görmek mümkündür. Birincisi Hürriyet gazetesinde çıkan “Şiir ve İnşa” makalesidir. Bu makalede yazar, Divan şiirini ağır bir dille eleştirirken Halk şiirinin bizim gerçek şiirimiz olduğunu savunur.
Sanatçı, bu görüşlerinin tam tersini daha sonraları Türk, Arap ve İran şairlerinden seçtiği şiirlerden oluşan “Harabat” antolojisinin ön sözünde savunur. Divan şiirine övgüler düzer. Ziya Paşa’nın yaşadığı bu çelişkiye Namık Kemal tepki gösterecek ve “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı eleştirileri kaleme alacaktır.
Özdeyiş haline gelmiş dizeleri vardır.
“Bi-baht olanın bağına bi katresi düşmez
Baran yerine dürri güher yağsa semadan”
 
“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir”
Kısaca özetleyecek olursak;
  • Düşünceleriyle yenilikçi, yapıtları ve yaşantısıyla eskiye bağlı bir sanatçı olan Ziya Paşa’daki tezat ve ikilik hem yaşantısına hem de yapıtlarına yansımıştır.
  • Hem biçim hem de hayalleri ve duyuş tarzı bakımından divan şiirine bağlıdır.
  • Divan şiiri nazım biçimlerini kullanan sanatçının lirik sayılabilecek gazelleri vardır.
  • Sade bir dili savunmuş, beğenmiş; ancak Arapça, Farsça tamlamalarla yüklü bir dil kullanmıştır.
  • Hece ölçüsüyle yazdığı birkaç türküsü dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
  • Tanzimat Edebiyatının bütün özelliklerini taşır. Tanzimat Edebiyatını oluşturan dört önemli etki (divan şiiri, mahallileşme etkisi, Batı etkisi, âşık tarzı) onun şiirlerinde ve düz yazılarında görülür.
  • Türk edebiyatında terciibent ve terkibibent türlerinin en önemli şairlerindendir.
Eserleri:
  • Hiciv: Zafername
  • Düzyazı: Rüya
  • Mektup: Veraset Mektupları
  • Şiir: Eş’ar-ı Ziya
  • Makale: Şiir ve İnşa
  • Anı: Defter-i Amal
  • Tercümeleri: Viardot’tan Endülüs Tarihî‘ni, Cheruel ile Lavallee’den Engizisyon Tarihî‘ni, J.J. Rousseau’dan Emil‘i, Moliere’den Tartuffe‘ü tercüme etmiştir.
Ziya Paşa Eser Özetleri
Şiir ve İnşa: Bu makalesinde divan şiirini Türk şiiri kabul etmez. Halk şiirini Türk şiiri olarak görür. Divan şiirini kişiliksiz, melez bir edebiyat olmakla suçlar.
Harabat: Üç ciltten oluşan bir antolojidir. Türkçe, Farsça, Arapça şiirlerden oluşan divan şiiri antolojisidir. Edebiyatımızdaki ilk edebiyat tarihi taslağı sayılır. Bu antolojisinin ön sözünde ise Şiir ve İnşa makalesindeki görüşlerinin aksini savunmuştur. Divan şiirini savunur, halk şairlerinin şiirlerini aşağılar, alaya alır. Halk şairlerinin şiirlerini eşek anırmasına benzetir. Bu çelişkilerden dolayı Namık Kemal “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı yapıtlarında Ziya Paşa’yı sert bir şekilde eleştirir.
Zafernâme: Tanzimat Döneminin en başarılı hiciv eseridir. Girit Savaş’ında donanmaya büyük yenilgi yaşatan Sadrazam Ali Paşa’yı över gibi görünerek hicveder. Nazım-nesir karışık bir eserdir. Üç bölümden oluşur: kaside, tahmis, şerh.
Defter-i Amal: Çocukluk anıları yer alır. Batılı anlamda Türk edebiyatında ilk anı örneğidir. J.J. Rouseau’nun “İtiraflar” adlı eserinden esinlenerek yazmıştır.
Rüya: Siyasi eleştiri niteliği taşıyan, düz yazı türündeki eseridir. Türk edebiyatında ilk röportaj sayılabilecek eser, karşılıklı konuşma tarzında yazılmıştır.
Eş’ar-ı Ziya: Ölümünden sonra kitap haline getirilen şiirleri yer alır.
Külliyat-ı Ziya Paşa: Ölümünden sonra kitap haline getirilen şiirleri yer alır.
Terkib-i Bent: Toplumsal çarpıklıkları eleştirir. Bağdatlı Ruhi’nin terkibibendine bir naziredir.
Terci-i Bent: Felsefi ve dini konuları işlemiştir. İnsanın faniliğini (geçiciliğini) kavrayıp gerçek varlığı (Allah’ı) aradığı bir şiirdir.
Emile: J.J. Rouseau’dan çeviridir.
Veraset Mektupları: Siyasi eleştiridir.
Engizisyon Tarihi: Cheruel ile Lavallee’den çeviri bir eserdir.
Endülüs Tarihi: Viardot’tan çeviri bir eserdir.


http://www.edebiyatogretmeni.org/ziya-pasa/

AHMET MİTHAT EFENDİ (1844 - 1912)

Ahmet Mithat Efendi

Babasının ölümü üzerine çocuk yaşta çalışmaya başlayan sanatçı 1854 yılında ağabeyinin görevi dolayısıyla bulunduğu Vidin’e gitmiş ve orada öğrenim görmüştür. 1863 yılında Niş Rüştiyesini bitirerek Rusçuk’a bir devlet dairesine memur olarak atanmıştır. Çalıştığı dönemde Fransızcayı öğrenmiş ve bu nedenle Tuna Valisi Mithat Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Bunun üzerine asıl adı olan Ahmet’in yanına Mithat da eklenerek, bu şekilde anılmaya başlanmıştır. 1871 yılında ailevî sebeplerden dönmek zorunda kaldığı İstanbul’da kendi matbaasını kurmuş ve eserlerini basmıştır. Bu dönemde edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan Letaif-i Rivayat adlı eseri yazmıştır. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları çıkmıştır.
1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılarla yakınlığı nedeni ile Rodos’a sürülmüştür. Abdülaziz’in ölmesi üzerine İstanbul’a geri dönmesine izin verilmiştir. Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı Menfa adlı eserinde Yeni Osmanlıları eleştirmiş, Üss-i İnkılab adlı eserinde de II.Abdülhamid’in siyasetini överek yeni sultanın takdirini kazanmıştır. 1878’de çıkarmaya başladığı Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biridir. Emekliliği sırasında Darülfünun’da öğretmenlik yapmış ve daha sonra Darüşşafaka’ya geçmiştir. Öğretmenlik görevi esnasında burada hayatını kaybetmiştir.
Edebî Kişiliği
Yazı hayatına Vidin’de başlayan sanatçının Tuna gazetesinde yazıları yayımlanmıştır. 1869 yılında Mithat Paşa Bağdat Valiliği’ne atanınca o da onunla birlikte gitmiştir. Bağdat’ta hem gazete yönetmenliği yapmış hem de sanat okulu öğrencileri için ders kitabı hazırlamıştır. Ölümüne dek roman, hikâye, anı, eleştiri, çeviri, gibi farklı türlerde iki yüzden fazla eser yayımlayan Ahmet Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler ve üretken yazarıdır.
Edebiyat, coğrafya, ziraat, tarih ve iktisat alanlarında yazıları olan sanatçı, eserlerinde Avrupa’nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurgulamıştır. Genç yazarlara destek vermiş, dilde sadeleşmeyi savunmuş, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirmiştir. Kendini bir öğretmen olarak gören sanatçının en önemli amacı halkı hem eğitmek hem de onlara okuma zevki kazandırmak olmuştur. Romanları teknik açıdan kusurlu olsa da dönemin en çok okunan sanatçısıdır.
Kısaca özetleyecek olursak;
  • Tanzimat Edebiyatının her iki döneminde yer almıştır. Sanat anlayışı bakımından birinci döneme yakındır.
  • Tanzimat Edebiyatında halk üzerinde en çok etkili olan sanatçıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı olmuştur. “Sanat toplum içindir.” anlayışını benimsemiştir.
  • Eserleriyle toplum için “hace-i evvel” olmuştur. Türk edebiyatında onun kadar eser veren başka bir sanatçı yoktur; bu nedenle “yazı makinesi” olarak tanınır.
  • Ahmet Mithat’a göre; edebiyat bilginlerin daha önce araştırıp bulduklarını halka yayan bir araçtan başka bir şey değildir. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade bir dil kullanmıştır.
  • Roman, makale, öykü, anı, tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat, iktisat gibi birçok alanda eser vermiştir.
  • Romanları teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır. Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi vermiştir. Olaylar bazen yazarın hiç görmediği yerlerde geçer.
  • “Halk için roman” çığırını edebiyatımızda o açmıştır.
  • Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
  • Öykü ve romanlarında meddah tekniğinden yararlanmıştır.
  • Türk edebiyatında ilk öykü örneklerini vermiştir. (Letaifi-Rivayet)
  • Gazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri de çıkarmıştır.
  • Servetifünun yazarlarını eleştirerek onlara Dekadanlar (soysuzlaşmış) adını takmıştır.
  • Evinde kurduğu küçük bir matbaada eserlerini basmıştır.
  • “Esrar-ı Cinayet” adlı romanı edebiyatımızda ilk polisiye roman sayılır.
Eserleri
  • Romanları: Felatun Bey ile Rakım Efendi, Dünyaya İkinci Geliş, Hasan Mellah, Hüseyin Fellah(İlk macera romanları), Paris’te Bir Türk, Henüz On Yedi Yaşında (Kadın sorununu anlatan ilk roman), Amiral Bing, Dürdâne Hanım, Esrâr-ı Cinâyât (İlk polisiye roman), Fennî Bir Roman yâhud Amerika Doktorları, Rikalda yâhut Amerika’da Vahşet Âlemi, Aleksandr Stradella, Şeytankaya Tılsımı, Hikmet-i Peder, Jön Türkler.
  • Öyküleri: Letâif-i Rivayet (ilk hikâye kitabı), Kıssadan Hisse.
  • Gezi: Avrupa’da Bir Cevelan (İlk modern gezi yazısı).
  • Diğer Eserleri: Üss-i İnkılâp ve Zübdetül Hakayık, Müdafaa, İstibşar, Beşair, Nizaı İlmü Din, Şopenhavr’ın Hikmet-i Cedidesi.
  • Otobiyografi: Menfa.
  • Tiyatro: Çengi, Çerkez Özdenler, Açıkbaş, Eyvah.
Ahmet Mithat Efendi Eser Özetleri
Felatun Bey ile Rakım Efendi: Romanda iki tipin çatışması anlatılır. Alafrangalık meraklısı Mustafa Meraki’nin oğlu Felatun Bey, vaktinin çoğunu eğlence yerlerinde geçiren mirasyedi bir tiptir. Polini adlı bir aktrise âşık olur. Sonunda âşık olduğu aktrist uğrunda bütün servetini tükettiği gibi borca da girer, tanıdıklarından birinin yardımıyla Akdeniz adalarından birinde bir mutasarrıflık elde ederek İstanbul’dan uzaklaşır. Rakım Efendi ise eski Tophane kavaslarından birinin oğludur. Daha bir yaşında iken babası ölmüştür. Annesiyle Arap dayısı Fedayi’nin çalışmaları sayesinde öğrenimini tamamlar; hariciye kalemlerinden birine memur olur. Fransızca öğrenir, bir matbaacıya kitap çevirir, yabancılara Türkçe dersi verir, böylece epey para kazanır ve Canan adlı bir cariyeyi satın alarak ona okuma yazma öğretir, piyano dersi aldırır. Sonunda, Canan’la evlenir.